Hayat sigortaları için öngörülecek zamanaşımı kavramını Borçlar Kanunu üzerinden değerlendirecek olursak;
BK.m.149/1 de, alacak zamanaşımı süresinin başlangıcı, muacceliyet olarak belirlenmiştir.
BK.m.149/2 de ise, ilgili alacağın bir bildirime bağlı olması halinde, zamanaşımının bu bildirimin yapılabileceği günden başlayacağı hükme bağlamıştır.
1. Rizikonun Gerçekleştiğini Bildirim Yükümlülüğü ve Muacceliyet
Sigorta sözleşmelerinde sigorta ettiren kişiye, rizikonun gerçekleştiğini öğrendiği tarihte bu durumu geciktirmeksizin sigortacıya bildirim yükümlülüğü getirilmiştir.
Sigorta ettiren kişinin yaptığı bildirim üzerine sigortacı riziko ile ilgili araştırmalarını yapmalı ve harekete geçmelidir. Sigorta tazminatının muaccel hale geldiği an ise araştırmaların bitmesi yahut bildirimin yapılmasından 45 gün sonradır. Hayat sigortalarında bu süre 15 gün olarak belirlenmiştir.
2. Rizikonun Gerçekleştiğini Bildirim Yükümlülüğünün Muhatabı
TTK.m.1446 hükmü, bildirim yükümlülüğünün muhatabı olarak sigorta ettireni kabul etmiştir. Sigorta ettiren, riziko gerçekleşince rizikonun gerçekleştiğini ‘gecikmeksizin’ sigortacıya bildirmek zorundadır. Bilindiği üzere, sigorta sözleşmesinin tarafları, sigorta ettiren ve sigorta şirketidir. Bazı hallerde, sigorta ettiren ile sigortacı dışında da sigorta sözleşmesi ile ilgili 3. kişiye örn. sigortalıya da bildirim yükümlülüğü, -sigorta ettiren yanında sigortadan haberdar olması halinde- yüklenmiştir.
Bu ihtimalde, sigorta ettiren sözleşmeyi imzalarken bir sigortalı tayin etmişse ya
da hayat sigortalarında bir lehdar göstermiş ise bu hallerde dahi aslında rizikonun gerçekleştiğini bildirim yükümlülüğü sigorta ettirenin üzerinde olur. Ancak sigorta ettiren kişi , bildirim yükümlülüğünü yerine getirmez ise bu takdirde, borçlu yani sigortacı bildirimin yapılabileceği anda bunun yapılmadığını , dolayısıyla bildirimin yapılabileceği andan itibaren muacceliyeti ve iki yıllık zamanaşımı defini sigortadan faydalanan kimselere de ileri sürebilecektir.
Kanun koyucunun gerekçede belirttiği sigortalı ve lehdarın sonradan haberdar
olması da durumu değiştirmez. Gerçekten sigorta ettirenin bildirimde bulunmadığı
hallerde artık sigortadan faydalananların da altı yıllık mutlak zamanaşımı süresinden
faydalanamayacağını belirtmek gerekir.
Yine bu hallerde, sigortadan haberdar olan sigortalı ve lehdar da söz konusu
durumu sigortacıya bildirebilir. Bu durum, TTK.m.1446/3 hükmünden rahatlıkla
çıkarılabilir. Bu hallerde dahi artık sigorta tazminatının muacceliyeti başlamıştır.
Hayat sigortalarında sigorta ettirenin lehdarı atadığı ancak lehdarın bu durumdan haberdar olmadığı hallerde de yukarıdaki izahlarımız aynen geçerli olmalıdır.
Ancak hayat sigortalarında lehdarın atanmasından sonra sigorta ettirenin vefatı halinde ya da rizikonun gerçekleştiğini haber veremeyecek durumda olması halinde
lehdarın sigorta sözleşmesinden haberdar olmaması da muhtemeldir. Bu durumda
sigortacıya yüklenemeyen ama aynı zamanda sigorta
ettirene de yüklenemeyen bir sorumluluk hali vardır. Bu hallerde lehdar, sigorta
sözleşmesinden 5 yıl sonra haberdar olsa bile sigortacıya müracaat edebilecek ve sigorta tazminatını talep edebilecektir. Sigortacı, iki yıllık bir zamanaşımı defini ileri
süremeyecektir, haliyle henüz sigorta tazminatı muaccel olmamıştır ve mutlak zamanaşımı süresi olan 6 yıllık süre de dolmamış olacaktır.