T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 2010/9457
Karar: 2010/13239
Karar Tarihi: 01.07.2010
BOŞANMA DAVASI – TARAFLARIN BOŞANMA VE MALİ SONUÇLARI KONUSUNDA ARALARINDA PROTOKOL DÜZENLEDİKLERİ – ANLAŞMALI BOŞANMA PROTOKOLÜ – PROTOKOL DİKKATE ALINARAK TARAFLAR DURUŞMAYA ÇAĞRILIP BİZZAT BEYANLARI ALINMAK SURETİYLE KARAR VERİLMESİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU
ÖZET: Somut olayda, temyiz incelemesinden önce Yargıtay’a hitaben gönderilen dilekçeden tarafların boşanma ve mali sonuçları konusunda aralarında protokol düzenledikleri anlaşılmaktadır. Bu protokol dikkate alınarak, taraflar duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları alınmak suretiyle sonucu uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekir.
(4721 S. K. m. 166)
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda gün numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
Mahkemece, tarafların Türk Medeni Yasasının 166/1. maddesi gereğince boşanmalarına ve fer’ilerine karar verilmiş, kararı davalı süresinde temyiz etmiştir. Temyiz incelemesinden önce Yargıtay’a hitaben gönderilen 10.03.2009 havale günlü dilekçeden tarafların boşanma ve mali sonuçları konusunda aralarında protokol düzenledikleri anlaşılmaktadır. Bu protokol dikkate alınarak, taraflar duruşmaya çağrılıp bizzat beyanları da alınmak suretiyle sonucu uyarınca karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen nedenle bozulmasına, bozma sebebine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, istem halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 tarih içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 01.07.2010
KARŞI OY YAZISI
Yerel mahkeme kararından sonra temyiz incelemesinden önce tarafların düzenlemiş oldukları Yargıtay’a hitaben gönderilen 10.03.2009 havale günlü dilekçenin (belgenin) hukuksal niteliğini belirlemek gerekir. Tarafların bu belgeyi bir anlaşmalı boşanma protokolü amaçlı olarak düzenledikleri ve amaçla göndermiş oldukları dilekçe içeriğinden anlaşılmaktadır. Türk Medeni Yasasının 166/3. maddesi gereğince böyle bir protokolün (anlaşmanın) anlaşmalı boşanmaya temel oluşturabilmesi için hakim tarafından tasdik edilmiş olması gerekir. Yargıtay bozma ilamından sonra; davacı ve davalı asıl hakim önünde bizzat kendi iradeleri ile bu yazılı anlaşmayı kabul ettiklerini bildirdikleri veya hakim tarafından önerilen değişiklikleri benimsedikleri takdirde; hakim anlaşmaya göre anlaşmalı boşanma kararı oluşturacak ve bir sorun ortaya çıkmayacaktır. Ancak, bozmadan sonra, taraflar bu anlaşmayı kabul etmedikleri takdirde; davanın çekişmeli boşanma istemi olarak değerlendirilerek; mahkemenin önceki boşanma ve eklerine ait hükmü yinelemek dışında bir yolu kalmayacaktır. Kararı uygun bulmayan tarafın yeniden temyiz incelemesi isteğinde bulunması durumunda; daha önceki temyiz dilekçesindeki temyiz nedenleri, aleyhe hüküm verme yasağı, usulü kazanılmış hak gibi usul hukuk kurumlarının denetlenmesinde içinden çıkılması zor durumlar oluşacaktır. Ayrıca, bu son olasılık, usul hukukunun temel kurumlarından olan <dava ekonomisi> amacına da hizmet etmemiş olacaktır. Öyleyse, gönderilen 10.03.2009 günlü dilekçeyi (belge); temyiz edilen yerel mahkeme hükmünün kesinleşmesi durumunda; hükmün infazını sağlamak için, taraflar arasında düzenlenmiş; karşılıklı feragat ve kabulleri içeren bir adi sözleşme olarak değerlendirmek doğru olacaktır. Hükmün infazı aşamasında gerektiğinde icra mahkemeleri veya görevli sair mahkemelere başvurmak suretiyle bu anlaşmanın gözetilmesi ile ilgili uygulama sorunları giderilebilecektir. Bu sebeplerle tarafların gönderdikleri 10.3.2009 günlü dilekçeye temyiz, aşamasında itibar edilmeyerek; incelemenin kanuni süresi içerisinde gönderilen temyiz dilekçesi temel alınarak, temyiz denetiminin yapılması gerektiği düşüncesiyle; değeri çoğunluğun bozma nedenine katılmıyorum. (¤¤)