TC YARGITAY
21.Hukuk Dairesi
Esas: 2005/13769
Karar: 2006/4668
Karar Tarihi: 04.05.2006
HİZMET AKDİ İLE GEÇEN ÇALIŞMALARIN TESPİTİ İSTEMİ – İŞVEREN ÖLMESİ SONUCU İZLENECEK PROSEDÜR – VERASET İLAMININ İPTALİ DAVASI AÇMALARI İÇİN ÖNEL VERMEK
ÖZET: Bu tür davalarda işveren öldüğünde ise yasal mirasçılarının taraf bulunması doğal ve hatta zorunludur. en yakın yasal mirasçıların tamamının reddettiği durumda veraset ilamının iptali yönünde dava açmaları için önel vermek, veraset ilamının iptal edilerek ortadan kaldırılması sağlandıktan sonra mirasın en yakın mirasçılarının tamamının reddi halinde tasfiyenin Sulh Hukuk Mahkemesince yapılması gerekir.
(506 S. K. m. 80) (4721 S. K. m. 598, 612)
Dava: Davacı, davalılardan işverene ait işyerinde 01.03.1989-15.5.2001 tarihleri arasında hizmet akdi ile geçen çalışmalarının tespitine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün davalılardan Kurum vekili ile dahili davalılardan Nilşen Ertan, Yasemin Baklacı ve Nilgün Karaca tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Zehra Ayan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Karar: Davacı, işveren H.E. mirasçısı M.E. ve Sosyal Sigortalar Kurumu aleyhine açtığı davada, ölen işverene ait işyerinde 01.03.1989-15.05.2001 tarihleri arasında hizmet akdine dayalı olarak geçen ve Kuruma kayıt ve tescil edilmeyen çalışmalarının tespitini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hizmet tespiti davaları sonuçta, tespiti istenilen süreye ilişkin sigorta primlerinin tahsili istemini de içerdiğine göre, 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 80. maddesinin açık hükmü de dikkate alındığında, bu yolda yapılacak işlemin sonradan işverenin hak alanını da ilgilendireceği açıktır. Hal böyle olunca da bu tür davalarda işverenin (işveren öldüğünde ise yasal mirasçılarının) taraf bulunması doğal ve hatta zorunludur. Yargıtayın yerleşik uygulaması da bu doğrultudadır. Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 04.10.2000 gün ve E. 2000/211241, K.2000/1236 sayılı kararı da aynı esasları içermektedir.
Somut olayda, Nazilli Sulh Hukuk Mahkemesinin 25.05.2001 tarih ve E: 2001/572, K:2001/557 sayılı veraset ilamına göre, ölen işverenin tek mirasçısı kızı davalılardan M.E. olduğu, yargılama sırasında söz konusu davalının ibraz ettiği Nazilli Sulh Hukuk Mahkemesinin 20.09.2001 tarih ve E: 2000/692, K:2001/939 sayılı kararından ise, işveren muris H.E.’ın mirasım tek mirasçısı olan davalılardan M.E.’ın kayıtsız ve şartsız olarak reddettiği ve Türk Medeni Kanununun 549/2. maddesi gereğince reddin tesciline karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, temyize konu davanın görüldüğü iş mahkemesince verilen yetki üzerine, Nazilli Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2003/278 Esas sayılı dosyasında hasımsız veraset davası açarak ölen işverene ait mirasçılık belgesinin verilmesini istemiş, anılan mahkemece, ölen işverenin kardeşlerinin ve kardeş çocuklarının isimlerinin yer aldığı 10.09.2003 tarihli veraset ilamı verilmiştir. Anılan veraset ilamında ismi geçen kişiler davaya dahil edilmişler, söz konusu dahili davalılardan bir kısmı temyiz dilekçelerinde kendilerinin yasal mirasçı olmadıklarını, muris Hakkı Ertan’ın mirasını reddettiklerini belirtmişlerdir.
T.M.K.’nun 612.maddesinde en yakın yasal mirasçıların tamamının reddettiği mirasın hukuk mahkemesince iflas hükümlerine göre tasfiye edileceği hükme bağlanmıştır. Öte yandan aynı yasanın 598.maddesinde mirasçılık belgesinin (veraset ilamının) geçersizliğinin her zaman ileri sürülmesinin mümkün olduğu belirtilmiştir. Bu durumda yapılacak iş öncelikle dahili davalılara 10.9.2003 tarihli veraset ilamının iptali yönünde dava açmaları için önel vermek, veraset ilamının iptal edilerek ortadan kaldırılması sağlandıktan sonra mirasın en yakın mirasçılarının tamamının (tek mirasçı varsa onun birkaç mirasçı varsa hepsinin) reddi halinde tasfiyenin sulh hukuk mahkemesince yapılması gerektiğinden H.E.’ın tek mirasçısı olup onun tarafından mirasın reddedildiğini hukuk mahkemesine bildirmek, sulh hukuk mahkemesine tasfiyeye başlandığından davayı tasfiye memuruna (sulh mahkemesince oluşturulacak tereke iflas idaresine) yöneltmek suretiyle davada taraf koşulunun gerçekleştirilmesini sağlamaktır. Mahkemece, belirtilen eksiklikler giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, temyiz eden davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Sonuç: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde işverenlere iadesine, 04.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.