Ödeme Emrinin İptali-Yargılama Devam Ederken Ödeme Yapılması

T.C. YARGITAY

10.Hukuk Dairesi
Esas: 2018/5163
Karar: 2018/9128
Karar Tarihi: 08.11.2018

ÖDEME EMRİNİN İPTALİ İSTEMİ – DAVACININ YARGILAMA DEVAM EDERKEN ÖDEME YAPTIĞI – YARGILAMA SIRASINDAKİ ÖDEMENİN RIZAİ ÖDEME OLDUĞUNUN KABUL EDİLEMEYECEĞİ – DAVACININ İSTİRDAT HAKKI SÖZ KONUSU OLACAĞI – İSTİRDAT KONUSUNDA KARAR VERİLMESİ GEREĞİ

ÖZET: Davacı, ödeme emrinin iptali isteminde bulunarak açtığı davada; yargılama sürecinde ödeme yapmış olması karşısında ödemenin rızai bir ödeme olduğunun kabulü yerinde değildir. 2006/8 dönemine ilişkin idari para cezasının iptali kararı kesinleşmiş, 2003/1 dönemine ilişkin idari para cezası yönünden ise Kurumun bildirmiş olduğu tebliğ tarihlerine göre zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamanaşımını kesen sebeplerin varlığından söz edilemeyeceğinden ve ödemenin de rızai bir ödeme olmadığı belirgin olduğundan, davacının istirdat hakkı söz konusu olacağından bu kapsamda bir değerlendirme yapılarak ödeme emrine konu idari para cezaları yönünden bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan hüküm bozulmalıdır.

(6098 S. K. m. 152) (818 S. K. m. 131) (YHGK. 01.03.2006 T. 2005/10-755 E. 2006/32 K.)

Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.

Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın zamanaşımına uğramış borcun ödenmesi nedeniyle davanın reddine karar vermiştir.

Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla, dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Dava konusu ödeme emrine konu kurum alacakları 2003/1 ve 2006/8 dönemine ilişkin idari para cezalarıdır.

2006/8 dönemine ilişkin idari para cezasının Van 1. İdare Mahkemesinin 28.02.2011 tarihli kararı ile iptal edildiği ve kararın 07.05.2013 tarihinde kesinleştiği belirgindir.

Davacı dava tarihinden sonra ödeme emrine konu 32.347,76 TL’yi 18.03.2015 tarihinde Kuruma yatırmıştır. Mahkemece bu ödeme gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de dava açılmakla kurum alacağının nizalı hale geldiğinden ödemenin eksik borcun ödenmesi olarak kabulü mümkün değildir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 01.03.2006 tarihli ve 2005/10-755 Esas, 2006/32 Karar sayılı ilamında ayrıntıları açıklandığı üzere; bir borç ilişkisi, asıl hakla birlikte bazı fer’i hakları da içerir. Borç ilişkisinin içerdiği asıl hak, alacak hakkı; fer’i haklar ise, cezai şart, faiz, kefalet, rehin, hapis hakkı gibi haklardır.

Borcu sona erdiren en önemli neden, tarafların kendilerine yüklenen edimleri ifa etmeleridir. Genel olarak ifa, borçlanılmış edimin yerine getirilmesi suretiyle alacaklının tatmin edilerek borcun sona erdirilmesidir. Kural, asıl borç sona erdiğinde, bu borca bağlı fer’i borçların da sona ereceğidir. Bu sonuç, ek bir işleme gerek olmaksızın kendiliğinden gerçekleşir.

Ne var ki, asıl borcun sona erişinde yan borçların da sona ereceğine ilişkin kural, her zaman ve her hukuksal ilişki için geçerli değildir. Bununla ilgili ayrık durumlar Borçlar Kanunu’nun 131. maddesinde gösterilmiş, kıymetli evrak, taşınmaz rehni ve konkordato, bu kuralın dışında tutulmuştur.

Ayrıca, evvelce işleyen faizleri talep hakkının saklı tutulması (ihtirazi kayıt) veya saklı tutulduğunun hal ve koşullardan çıkartılması kaydıyla, ödenmemiş faizlerin istenebilme hakkı ortadan kalkmamakta, asıl borç ifa veya sair bir suretle son bulmuş olsa bile, borcun fer’isi olan faiz varlığını sürdürmekte ve alacaklı bunları talep edebilme hakkını yitirmemektedir.

İhtirazi kayıt; “muayyen haklarını kullanmak hususunda serbestisini muhafaza etmek isteyen tarafın bu husustaki vaki beyanı” olarak tanımlanabilir. İhtirazi kayıt ileri sürme hakkı, yenilik doğurucu nitelikte olup, bir hukuksal durumu ortaya çıkarmak, var olan hukuksal durumu değiştirmek veya ortadan kaldırmak için kullanılır. Bu haklar, nitelikleri gereği, sonuçlarını kendiliğinden meydana getirirler. İhtirazi kayıt ileri sürmeye yönelik hak, başka bir hakkı koruyucu nitelikte olup, koruduğu hak, asıl alacağa bağlı olan ve henüz ifa edilmeyen yan edimlere ilişkin haklardır.

İhtirazi kayıt ileri sürme hakkının kullanılmaması ile, alacaklının korunan bu haklarını talep etmesi engellenmiş olur. Bu engellenme itiraz niteliğinde bulunmaktadır. Alacaklının, bu hakkını kullanmakla korumak istediği hakları korunmuş olmakta, bu irade kullanılmaz ise, korunmak istenen (fer’i nitelikte) hak düşmektedir.

Bu önkoşul, ifanın kabulü sırasında, ya da, en geç ifanın ardından hemen kullanılmalıdır. Alacaklının, borcun ifası sırasında veya en geç ifanın arkasından derhal, ifanın tam olarak yapılmadığına ilişkin çekinceye dair iradesini, borçlu tarafa bildirmemesi, alacaklının borçlu tarafından yapılmayan ifaların yapılmasına ilişkin talebinden zımnen feragat ettiği anlamını taşımaktadır. Alacaklının ihtirazi kayıt ileri sürmemesi, karşı tarafın ifasını ve ifaya ilişkin davranışı ile ortaya koyduğu iradesini kabul ettiği anlamına gelecektir. Hareketsizlik, hiçbir zaman ihtirazi kayıt ileri sürüldüğünü göstermez ve bu yolda bir karine oluşturmaz.

Borçlar Kanunu 131. maddede ayrıca; “…ya da durum ve koşullardan saklı tutulduğu anlaşılmaktaysa, bu faizler ve ceza koşulu istenebilir.” ifadesi yer almaktadır. Buna göre, alacaklı açıkça ihtirazi kayıt hakkını ileri sürmese bile, yaptığı eylem ve işlemlerden bu hakkını kullanmak istediği sonucu çıkarılabiliyorsa, bu hakkın kullanıldığının kabulü gerekecektir. “durum ve koşullar” kavramı değerlendirilirken kuşkusuz, somut olayın özellik ve gerekleri dikkate alınmalıdır.

Burada önemli yön, alacaklının hangi eylem ve işlemlerinin, bu hakkı kullanmak istediği şeklinde yorumlanması gerektiğidir. İfade edilmek istenen husus, somut olayın niteliğinin, para borcunun son bulmasına karşılık, işlemiş faiz borcunun devamını gerektirmesidir. Alacaklının, asıl borç konusu para alacağını tahsil ederken, işlemiş faizleri talep hakkını saklı tuttuğunu beyan etmediği veya bu durum “hal ve koşullardan çıkartılmadığı”  takdirde ise, yukarıda belirtilen yasal ilke uyarınca, asıl borç son bulmakla, faiz alacağı da son bulacaktır.

Yargılama hukukunun genel bir kuralı olarak, belli bir hukuk kuralına dayanarak hak elde etmek isteyen taraf, bu kuralın uygulanabilmesi için gerekli koşulların varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı (alacaklı), ihtirazi kayıt ileri sürdüğünü, ya da, durumun gereğinden bu hakkını kullandığının anlaşılması gerektiğini ispat etmekle yükümlüdür.

Yine ifanın icra tehdidi ya da baskısı altında ödenmiş olması durumunda ise rızai ödemeden bahsedilemeyeceğinden itirazı kaydın varlığının kabulü gerekecektir.

Davacı, ödeme emrinin iptali isteminde bulunarak açtığı davada; yargılama sürecinde ödeme yapmış olması karşısında ödemenin rızai bir ödeme olduğunun kabulü yerinde değildir. 2006/8 dönemine ilişkin idari para cezasının iptali kararı kesinleşmiş, 2003/1 dönemine ilişkin idari para cezası yönünden ise Kurumun bildirmiş olduğu tebliğ tarihlerine göre zamanaşımı süresi dolmuş olduğundan zamanaşımını kesen sebeplerin varlığından söz edilemeyeceğinden ve ödemenin de rızai bir ödeme olmadığı belirgin olduğundan, davacının istirdat hakkı söz konusu olacağından bu kapsamda bir değerlendirme yapılarak ödeme emrine konu idari para cezaları yönünden bir karar vermek gerekirken eksik inceleme ve değerlendirme ile karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan hüküm bozulmalıdır.

O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08/11/2018 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programı