Takibin İptali Davası Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY

12.Hukuk Dairesi
Esas: 2018/9318
Karar: 2019/11753
Karar Tarihi: 03.07.2019

TAKİBİN İPTALİ DAVASI – UYGUN BİR İMZA OLMADIĞI VE ORTAKLIĞIN SORUMLULUĞUNUN OLMAYACAĞI HUSUSU GÖZETİLEREK TAKİBİN BORÇLU YÖNÜNDEN İPTALİ – HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASI

ÖZET: Somut olayda, … İnşaat-… ile … İnşaat elektrik Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin 14.02.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesi’nde takip dayanağı çeklerin keşide tarihlerinde imza yönünden, ortaklık adına … isimli şahsı tek başına münferiden yetkili kıldıkları, 25.11.2015 tarihli bilirkişi raporu ve dosya kapsamındaki sair delillere göre şikayet konusu çeklerde … tarafından atılan bir imzanın olmadığı açıktır. O halde, anılan ortaklık sözleşmesine göre takibe konu çekler üzerinde keşide tarihi itibari ile atılmış, usule uygun bir imza olmadığı ve ortaklığın sorumluluğunun olmayacağı hususu gözetilerek takibin, davacı/borçlu yönünden iptali gerekse de, bu durumun borçlu tarafından istinaf talebinde dile getirildiği fakat borçlunun istinaf mahkemesi kararına karşı temyiz isteminde bulunmadığı görülmektedir. Öte yandan, davalı/alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesinin de isabetsiz olduğu anlaşılmakla, açıklanan nedenlerle İstinaf Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar vermek gerekir ise de, bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın sadece tazminata ilişkin kısmının çıkartılıp düzelterek onanması yoluna gidilmiştir. Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin ….K. sayılı kararının hüküm bölümünün ”tazminat” ve “para cezasına” ilişkin (2) ve (3) nolu bendlerinin karar metninden tamamen çıkarılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekliyle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 370/2. maddesi uyarınca ONANMASINA, karar verilmiştir.

(6100 S. K. m. 370) (2004 S. K. m. 170, 364) (6098 S. K. m. 504)

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü :

Alacaklı tarafından (3) adet çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı borçlunun, yetki itirazı ile birlikte, dayanak çekteki imzaya ve takip konusu borca itirazla takibin iptalini talep ettiği, mahkemece yetki itirazının reddi ile, ilgili iş ortaklığının kurulma tarihinin 14.02.2012 olduğu, iş ortaklığı yetkilisi … ‘in çek düzenleme yetkisi … isimli şahsa vekaletname ile verme tarihinin hem ortaklığın kuruluş tarihinden önce 23.01.2012 tarihinde olduğu hem de ilgili yetkinin sadece …. İnşaat elektrik taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti. Tarafından … isimli şahsa verildiği, dolayısıyla … tarafından atılan imzanın …’i bağlamayacağı ve bilirkişi raporunda imzanın …’in eli ürünü olmadığı, …’a ait olduğu anlaşılmakla; davanın kısmen kabulü ile icra takibinin davacı açısından durdurulmasına, tazminat talebinin reddine karar verildiği, tarafların istinaf talepleri üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin davalı alacaklının istinaf isteminin reddine ile davacının istinaf talebinin kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile icra takibinin davacı açısından durdurulmasına, ve para cezasına hükmolunduğu görülmektedir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 504/3. maddesinde; “Vekil, özel olarak yetkili kılınmadıkça dava açamaz, sulh olamaz, hakeme başvuramaz, iflas, iflasın ertelenmesi ve konkordato talep edemez, kambiyo taahhüdünde bulunamaz, bağışlama yapamaz, kefil olamaz, taşınmazı devredemez ve bir hak ile sınırlandıramaz” hükmüne yer verilmiştir. Ticari vekilin kambiyo taahhüdü altına girmesi de, aynı Kanun’un 551. maddesinde özel yetkinin bulunması koşuluna bağlanmıştır. Buna göre, vekilin vekaletnamesinde kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisi varsa, asil adına çek tanzim edebilir. Çekin “vekaleten” imzalandığı yazılmasa dahi, yukarıda açıklanan kurallara göre vekalet veren, vekil tarafından imzalanan çekten dolayı sorumludur.

Aynı Kanunun 637. Maddesinde ise; kendi adına ve ortaklık hesabına bir üçüncü kişi ile işlemde bulunan ortağın, bu kişiye karşı bizzat kendisinin alacaklı ve borçlu olacağı, ortaklardan birinin, ortaklık veya bütün ortaklar adına bir üçüncü kişi ile işlem yapması halinde diğer ortakların ancak temsile ilişkin hükümler uyarınca, bu kişinin alacaklısı ve borçlusu olacağı, kendisine yönetim görevi verilen ortağın ise ortaklığı veya bütün ortakları üçüncü kişilere karşı temsil etme yetkisinin varsayılacağı hükme bağlanmıştır. Bu bağlamda, idare ve temsil yetkisi bulunan temsilcinin yapacağı işlemler, ortakları üçüncü kişilere karşı eşit olarak sorumlu kılar.

Öte yandan, İİK’nun 170/3. maddesi gereğince; icra mahkemesi, aynı Kanun’un 68/a maddesinin 4. fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. Aynı maddenin dördüncü fıkrasında ise; “İcra mahkemesi, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, senedi takibe koymada kötü niyeti veya ağır kusuru bulunduğu takdirde alacaklıyı senede dayanan takip konusu alacağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere tazminata ve alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkum eder…” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda, … İnşaat-… ile … İnşaat elektrik Taah. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nin 14.02.2012 tarihli Ortaklık Sözleşmesi’nde takip dayanağı çeklerin keşide tarihlerinde imza yönünden, ortaklık adına … isimli şahsı tek başına münferiden yetkili kıldıkları, 25.11.2015 tarihli bilirkişi raporu ve dosya kapsamındaki sair delillere göre şikayet konusu çeklerde … tarafından atılan bir imzanın olmadığı açıktır.

O halde, anılan ortaklık sözleşmesine göre takibe konu çekler üzerinde keşide tarihi itibari ile atılmış, usule uygun bir imza olmadığı ve ortaklığın sorumluluğunun olmayacağı hususu gözetilerek takibin, davacı/borçlu yönünden iptali gerekse de, bu durumun borçlu tarafından istinaf talebinde dile getirildiği fakat borçlunun istinaf mahkemesi kararına karşı temyiz isteminde bulunmadığı görülmektedir. Öte yandan, davalı/alacaklı aleyhine tazminat ve para cezasına hükmedilmesinin de isabetsiz olduğu anlaşılmakla, açıklanan nedenlerle İstinaf Mahkemesince verilen kararın bozulmasına karar vermek gerekir ise de, bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın sadece tazminata ilişkin kısmının çıkartılıp düzelterek onanması yoluna gidilmiştir.

SONUÇ: Alacaklının temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile … Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’nin 23.01.2018 tarih, 2017/2036 E. ile 2018/119 K. sayılı kararının hüküm bölümünün ”tazminat” ve “para cezasına” ilişkin (2) ve (3) nolu bendlerinin karar metninden tamamen çıkarılmasına, kararın düzeltilmiş bu şekliyle 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesinin göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 370/2. maddesi uyarınca ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 03/07/2019 gününde oybirliği ile karar verildi.