Tanıma Tenfiz Davası- Hakimin Yabancı Mahkeme Kararında Değinilen Vakaları Değerlendirilme Yetkisi Olmadığı

T.C. YARGITAY

2.Hukuk Dairesi
Esas: 2008/4290
Karar: 2009/10608
Karar Tarihi: 02.06.2009

TANIMA VE TENFİZ DAVASI – TENFİZİ İSTENEN HAKİMİN YABANCI MEMLEKETTE KARAR OLUŞTURULURKEN HANGİ VAKALARIN KABUL EDİLDİĞİNİ VEYA EDİLMEDİĞİNİ DEĞERLENDİRME YETKİSİNİN OLMADIĞI – DAVANIN KABULÜ GEREKTİĞİ – HÜKMÜN BOZULMASI

ÖZET: Kendisinden hükmün tanınması ve tenfizi istenen hakimin yabancı memlekette karar oluşturulurken hangi vakaların kabul edildiğini veya edilmediğini değerlendirme yetkisi yoktur. Yabancı kararda uygulanmış usul hükümleri ile maddi ve hukuki tesbitler tanıma ve tenfizin konusu dışındadır. Küçük Y. F.’nin bu davada kayyımla temsil edilmemiş olması Türk kamu düzenine açıkça aykırılık teşkil etmeyeceği gibi bu hüküm onun yönünden kesin hüküm teşkil etmez. Bu sebeple de 5718 sayılı kanunun … maddesi; tanıma ya da tenfizi istenilen yabancı kararla ilgili kesinleşmiş ilamın mahkemeye ibrazını yeterli görmüştür. Açıklanan sebeple davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

(5718 S. K. m. 7, 53)

Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:

Karar: Davacı dava dilekçesinde; tarafların Hamburg Asliye Hukuk Mahkemesinin 13.03.2003 günlü kararı ile boşandıklarını, kararın aynı gün kesinleştiğini, kesinleşmeden sonra davacının 02.01.2004 tarihinde Hamburg’da Y. F.’yi doğurduğunu, ancak doğumun boşanmadan sonraki iddet müddeti içinde gerçekleştiğinden, çocuğun babası olarak davacının boşandığı eşi yani davalının gösterildiğini, davacı bu yanlışlığın giderilmesi için Hamburg-St Georg Asliye Hukuk mahkemesinde nesebin reddi davası açtığını, mahkemenin 15.08.2005 tarihinde davanın kabulüne küçük Y. F.’nin davalının çocuğu olmadığına nesebin reddine karar verdiğini, kararın 15.08.2005 tarihinde kesinleştiğini belirterek, kararın tenfizini talep etmiştir.

Mahkemece davada küçüğün kayyımla temsil edilmediği ve Türk Medeni Kanunu yerine Alman Medeni Kanununun uygulanmasının kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini belirterek talebin reddine karar vermiştir.

5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki Kanunun 16. maddesi <Soybağının kuruluşu, çocuğun doğum anındaki milli hukukuna, kurulamaması halinde çocuğun mutad meskeni hukukuna tabidir. Soybağı bu hukuklara göre kurulamıyorsa, ananın veya babanın, çocuğun doğumu anındaki milli hukuklarına, bunlara göre kurulamaması halinde ana ve babanın, çocuğun doğumu anındaki müşterek mutat mesken hukukuna, buna göre de kurulamıyorsa çocuğun doğum yeri hukukuna tabi olarak kurulur. Soybağı hangi hukuka göre kurulmuşsa iptali de o hukuka tabidir> hükmünü içerdiği gibi 17. madde de ise; <Soybağı hükümleri, soybağını kuran hukuka tabidir. Ancak ana, baba ve çocuğun müşterek milli hukuku bulunuyorsa, soybağının hükümlerine o hukuk, bulunmadığı takdirde müşterek mutat mesken hukuku uygulanır> hükmünü içermektedir.

5718 sayılı yasanın 7. maddesi ise <Hukuki işlemler, yapıldıkları ülke hukukunun veya o hukuki işlemin esası hakkında yetkili olan hukukun maddi hukuk hükümlerinin öngördüğü şekle uygun olarak yapılabilir> demektedir.

Açıklanan sebeple davanın kabulü gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.06.2009 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre yerinde bulunmayan temyiz isteğinin reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.