Bağış Yoluyla Yapılan Temlik İşleminin İptali Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu

Esas: 2004/5-199
Karar: 2004/187
Karar Tarihi: 31.03.2004

TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – TAŞINMAZIN ŞARTSIZ OLARAK İDAREYE DEVREDİLMİŞ OLMASI – BAĞIŞ YOLUYLA YAPILAN TEMLİK İŞLEMİNİN İPTALİ İSTEMİ

ÖZET: Koşullu bağışlamada, koşulun (şartın) biçime uygun olarak saptanması gerektiği halde, yükümlü bağışlamada, bağışlananın yüküm altına girmesine biçim zorunluluğu uygulanmaz. Çünkü bağışlamada biçim, bağışlayanı korumak amacına yöneliktir. Şu var ki, yükümün bağlayıcı olabilmesi için, bağışlananın, yükümlü olarak bağışlamayı kabul etmesi gerekir. Burada bağışlananın susması, zımni olarak yükümü kabul ettiği yolunda değerlendirilemez Somut olayda davacı şirket yetkilisi, 05.01.1990 tarihinde bedelsiz bağışlama isteğini içeren dilekçesiyle davalıya; belediye encümeninin 11.01.1990 tarihli toplantısında bedelsiz bağış talebinin kabulüne karar verilmiş; tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen 18.01.1996 tarihli resmi senetle de kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak bağış işlemi gerçekleştirilmiştir.Dosyadaki bilgi ve belgelere göre tarafların resmi senet dışında bağış sözleşmesine bir koşul, bir fıkra eklemeleri söz konusu olmamıştır.

(818 S. K. m. 240) (YHGK 29.09.2004 T. 2004/5-418 E. 2004/444 K.)

Taraflar arasındaki ”Tapu iptali ve tescil” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 26.2.2002 gün ve 1999/478-2002/347 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 24.9.2002 gün ve 9763-16592 sayılı ilamı ile; (… Dava, hibe suretiyle davalı idareye devredilen taşınmazın tapu iptali ve tescili istemine ilişkindir.

Dava konusu taşınmaz şartsız olarak davalı idareye hibe edilmiştir. Akit tablosunda hibenin şarta bağlı olarak yapıldığına dair herhangi bir kayıt mevcut değildir. Davacının davasının reddi yerine kabulüne karar verilmesi,

Doğru görülmemiştir.

Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden hükmün açıklanan nedenle HUMK’nun 428. maddesi gereğince bozulmasına…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Temyiz Eden: Davalı vekili

Hukuk Genel Kurulu Kararı

Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, bağış yoluyla yapılan temlik işleminin iptali isteğine ilişkindir.

Davacı şirket vekili, Küçükçekmece İlçesi, Sefaköy, P. mevkiinde bulunan 9 pafta, 9974,9976,9978 ve 666 parsel sayılı taşınmazlarının 26.03.1988 onay tarihli, 1/1000 ölçekli Sefaköy imar planında yeşil alanda kaldığını; taşınmazların kısmen de olsa yeşil alandan çıkarılması ve inşaat izni alınması amacıyla davalı belediyeye başvurduklarını; yetkililerle yapılan görüşme ve pazarlıklar sonucu taşınmazların bir kısım paylarını bağışlamak kaydıyla geri kalan kısımlarının yeşil alandan çıkarılacağı vaadiyle üzerine inşaat izni alabilecekleri hususunda anlaştıklarını; yapılan anlaşmaya göre 18.01.1990 tarihinde tapuda bağış yoluyla temlik işleminin gerçekleştiğini; davalı belediyenin imar planında tadilat yapmadığını, böylelikle üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmediğini ileri sürerek bağış işleminin iptaline, davalı belediyeye temlik edilen payların davacı şirket adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı belediye başkanlığı vekili cevap dilekçesiyle, davacı şirketin 1995 yılında davalı aleyhine ortaklığın giderilmesi davası açtığını, davanın kabulüne karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini; taşınmazların kayıtsız şartsız bağışlandığım; davalı belediye kamu kuruluşu olduğu için bağışlama bir koşula bağlanmış ise mutlaka belgelenmesi gerektiğini; davacı tarafın da ticari şirket olduğunu, iradesini yazılı olarak belirtmesi gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece taşınmazların imarda değişiklik yapılması amacıyla. bedelsiz olarak davalı idareye terk edildikleri, imarda değişiklik yapılmayıp terk nedeni yerine getirilmediğinden iadeleri gerektiği sonucuna varılarak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçe ile bozulmuştur.

Tapulu taşınmazların bağışlanması taahhüdü Borçlar Kanunu’nun 238/2 ve 2644 sayılı Tapu Kanunun 26. maddeleri hükümlerine göre tapu memuru önünde yapılmalıdır.

Borçlar Yasası md. 240/I. maddesi “Bağışlama şartla yahut mükellefiyetle takyit olunabilir” hükmünü içermektedir. Uygulamada koşullu ve yükümlü bağışlamaları birbirinden ayırmak oldukça güçtür. Gerçekten taraflar çoğunlukla yükümü koşul sözü ile anlatırlar.

Bu nedenle kullanılan sözcüklere değil, tarafların niyetlerine ve kendisine bağışlama yapılan kişinin bir edim (eda) zorunluluğu olup olmamasına bakılmak gerekir.

Koşullu bağışlamada, bağışlamanın hükümlerini doğurması, bir geciktirici koşula (taliki şarta) ya da hükümlerini doğurmuş olan bağışlamanın sona ermesi bir bozucu koşula (infisahı şarta) bağlanmaktadır. Borçlar Yasası’nda ve Medeni Yasada sözü edilen belli başlı koşula bağlı bağışlamalar a) Bağışlayanın ölümüne bağlı olarak yapılan bağışlamalar, b) Bağışlayana dönme koşuluyla yapılan bağışlamalar ile c) Kayıtsız şartsız dönme koşuluyla yapılan bağışlamalardır.

Bağışlamada, bağışlayana bir yükümü yerine getirmek ödevi yüklenebilir. Yüküm bağışlamaya eklenen yan (fer’i) bir kayıttır ki, bununla kendisine bağışlama yapılan kimse, belli bir amaç için edimde bulunmak zorunluluğu altına sokulur. Şu da var ki, bu yüküm, bir denk karşı edim değildir. Çünkü bağışlanana bir denk karşı edim yüklenebilmesi, bağışlamanın niteliği ile bağdaşmaz. Yükümde, bağışlayanın, belirli bir amacın gerçekleşmesi uğruna bağışlanana bir edimde bulunma ödevini yüklemesi söz konusudur. Değişik bir söyleyişle yüküm, bağışlanan için bir edimde bulunma ödevi doğurmasına rağmen, bağışlamanın karşılıksız (ivazsız) oluşunu etkilemez ve dolayısıyla da bir karşı edim sayılmaz.

Koşullu bağışlamada, koşulun (şartın) biçime uygun olarak saptanması gerektiği halde, yükümlü bağışlamada, bağışlananın yüküm altına girmesine biçim zorunluluğu uygulanmaz. Çünkü bağışlamada biçim, bağışlayanı korumak amacına yöneliktir. Şu var ki, yükümün bağlayıcı olabilmesi için, bağışlananın, yükümlü olarak bağışlamayı kabul etmesi gerekir. Burada bağışlananın susması, zımni olarak yükümü kabul ettiği yolunda değerlendirilemez (Mustafa Reşit Karahasan, Türk Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, 2002 baskı, 1. Cilt, s. 665-667).

Somut olayda davacı şirket yetkilisi, 05.01.1990 tarihinde bedelsiz bağışlama isteğini içeren dilekçesiyle davalı Küçükçekmece Belediye Başkanlığı’na başvurmuş; belediye encümeninin 11.01.1990 tarihli toplantısında bedelsiz bağış talebinin kabulüne karar verilmiş; tapu sicil müdürlüğünde düzenlenen 18.01.1996 tarihli resmi senetle de kayıtsız, şartsız ve bedelsiz olarak bağış işlemi gerçekleştirilmiştir.

Hemen belirtmelidir ki, bağış koşulunun akit tablosuna yazılması gerekir. Ancak, asıl olan tarafların gerçek iradeleridir. Davacı, bağışın davalı belediyenin imar planında değişiklik yaparak parsellerin davacıya kalan kısımlarını yeşil alandan çıkarması ve davacı yararına inşaat izni vermesi yükümlülüğünü yüklendiğini iddia etmişse de bu durumu ispat etmek için yazılı bir belge ileri sürememiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre tarafların resmi senet dışında bağış sözleşmesine bir koşul, bir fıkra eklemeleri söz konusu olmamıştır.

Bu durumda davalı belediye başkanlığının yerine getirilmesi gereken bir yükümlülük altına girdiğinden söz etme olanağı bulunmamaktadır.

Kaldı ki, davacı bağış yoluyla temlik işleminden sonra TIR parkı yapmak suretiyle taşınmazları kullana gelmiş, 9 yıl süre ile dava açma yoluna gitmemiştir.

Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.3.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *