Bağıştan Rücu Yargıtay Kararı

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2010/4462
Karar: 2010/5636
Karar Tarihi: 13.05.2010

TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI – KOŞULLU BAĞIŞTAN RÜCU – BİR YILLIK HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE İÇİNDE BAĞIŞTAN DÖNME HAKKININ KULLANILMASI ZORUNLULUĞU – DAVANIN HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE NEDENİYLE REDDİ GEREĞİ – HÜKMÜN BOZULDUĞU

ÖZET: Dava, koşullu bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacı belediye tarafından temlik koşulunun yerine getirilmesi bakımından alınan Belediye Meclis kararı üzerine, mevcut sağlık ocağının ihtiyacı karşıladığı yönünde verilen cevap ile bağış koşulunun yerine getirilmeyeceği anlaşıldığı halde, bu tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı; başka bir ifadeyle eldeki davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Hak düşürücü sürenin mahkemece re’ sen gözetilmesi gerekeceği tartışmasızdır. Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

(818 S. K. m. 107, 241, 244, 246)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, kayden maliki olduğu 834 parsel sayılı taşınmazın Belediye Meclis ve Encümen kararları doğrultusunda Sağlık Evi Hizmet Binası yapılmak üzere ve sembolik bedelle davalı Hazineye 22.12.1993 tarihinde satış suretiyle devredildiğini, ancak şarta bağlı devirde öngörülen sağlık ocağı ve lojman yapımı koşulunun gerçekleştirilmediğini ileri sürerek tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur; 17.12.2009 tarihli oturumda, sembolik satış bedelinin dava tarihine uyarlanarak bu bedelin davalıya iadesi suretiyle iptal ve tescil istemiştir.

Davalı, davaya yanıt vermemiştir.

Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davacı belediye tarafından davalı hazineye sağlık ocağı yapılması şartıyla ve sembolik bedelle devredildiği, ancak satış nedeni olan şartın gerçekleşmeyeceğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalı Hazine vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Sevinç Türközmen’in raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.

Karar: Dava, koşullu bağıştan rücu hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 834 parsel sayılı taşınmazın kayden davacı belediyeye ait iken, belediyenin ../../1993 tarih ve 1993/6 sayılı Meclis kararı ile 26.7.1993 gün ve 1993/152 sayılı Encümen kararı uyarınca, Sağlık evi hizmet binası yapılmak üzere 200.000TL bedelle satış suretiyle 22.12.1993 tarihinde davalı hazineye temlik edildiği, davacı belediye tarafından < … hazineye satış şartının yerine getirilmesi amacıyla İl Sağlık Müdürlüğü’ne, 834 sayılı parsele sağlık ocağı hizmet binası yapılması için talepte bulunulmasına, talebin 4.10.2006 tarihine kadar yerine getirilmemesi durumunda ilgili taşınmazın satış şartının yerine getirilmemesi nedeni ile, belediyeye tekrar geri verilmesi hususunda yargıya başvurulmasına …> ilişkin 4.10.2005 tarih ve 2005/13 sayılı Belediye Meclis kararı alınarak, bu kararın 12.10.2005 tarihli yazı ile İl Sağlık Müdürlüğü’ne bildirildiği, İl Sağlık Müdürlüğü tarafından da anılan yazıya <… çekişmeli taşınmazın 2.7.2002 tarihinde Sağlık Bakanlığı adına sağlık ocağı yapılmak üzere tahsis edildiği ve belediyece ilgili arsaya sağlık ocağı yapılmasının istendiği, arsa ile ilgili yapılan fizibilite çalışmasına göre, yerin yerleşim alanı dışında kalması nedeniyle sağlık ocağı için uygun olmadığı, beldenin nüfus potansiyeli, sağlık ocağının fiziki konumu ve bulunduğu mevki göz önüne alındığında, mevcut sağlık ocağının ihtiyacı karşıladığı kanaatine varıldığı…> şeklinde cevap verildiği, davacı belediyenin de <bu yazı ile sağlık ocağı yapılmayacağının bildirilmiş olup, temlik şartının gerçekleşmediğini> ileri sürerek 23.09.2008 tarihinde eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere; bağıştan dönme (rücu) bağışlayanın tek yanlı, bağışlanana varması gereken beyanıyla geriye yürürlü (makable şamil) olarak hukuki ilişkiye son veren yenilik doğurucu bir haktır. Bağışlayan koşullu veya mükellefiyetli şekilde bağışta bulunmuşsa, bağışlanandan hukuka, ahlaka aykırı veya imkansız olmadığı sürece BK’nun 241. maddesi uyarınca koşul veya mükellefiyetin yerine getirilmesini isteyebilir. Haklı bir neden olmaksızın yerine getirilmemesi halinde de aynı yasanın 244/3 maddesine dayanarak bağıştan dönme hakkını kullanıp verdiğini geri isteyebilir.

Hemen belirtmek gerekir ki; bağış sözleşmesindeki koşul veya mükellefiyetin niteliğinin, kapsamının yerine getirilme zamanının tam olarak tesbiti büyük önem taşır. Bu itibarla salt kullanılan sözlerin değil, tarafların gerçek iradelerinin ve bağışlayanın asıl amacının ortaya çıkarılması gerekir. Ayrıca amacın gerçekleşmeyeceğinin kesin biçimde anlaşılması tarihi ile bu tarihten itibaren B.K’nun 246. maddesine göre bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde bağıştan dönme (rücu) hakkının kullanılıp kullanılmadığının araştırılması da zorunludur.

Öte yandan Borçlar Kanunun borçlunun temerrüdüne ilişkin genel hükümleri; koşullu veya mükellefiyetli bağışlarda da gözden uzak tutulmamalı, 107. maddede sayılan özel haller dışında, sözleşmeden dönme hakkının kullanılabilmesi için mütemerrit duruma düşen bağışlanana işin özelliğine ve hayatın olağan akışına uygun bir süre tanınmalıdır.

Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazın davacı belediye tarafından sembolik bedelle ve sağlık evi hizmet binası yapılmak şartıyla davalı hazineye temlik edildiği dosya kapsamı ile sabit olup, bu haliyle anılan temlikin koşullu bağış niteliğinde bulunduğu kuşkusuzdur.

Ne var ki, davacı belediye tarafından temlik koşulunun yerine getirilmesi bakımından alınan Belediye Meclis kararı üzerine, mevcut sağlık ocağının ihtiyacı karşıladığı yönünde verilen cevap ile bağış koşulunun yerine getirilmeyeceği anlaşıldığı halde, bu tarihten itibaren BK.nun 246. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açılmadığı; başka bir ifadeyle eldeki davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıktır. Hak düşürücü sürenin mahkemece re’ sen gözetilmesi gerekeceği de tartışmasızdır.

Hal böyle olunca, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

Sonuç: Davalı hazinenin temyizi itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *